DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]
6331Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre İş Kazası: “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmıştır.
5510sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 13. maddesine göre, İş Kazası:
İş kazasında işverenin kusuru bulunması zorunlu değildir Kimsenin kusuru olmaksızın kaçınılmaz olarak kazanın gerçekleştiği hallerde dahi sosyal devlet ilkesi gereğince işverenin sorumluluğuna gidilmektedir.
İşveren tarafından, kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki 3iş günü içinde İş Kazasının bildirilmesi zorunludur. Ancak, bu süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
Öncelikle SGK’ nın olayı İş Kazası olarak tanımlaması gerekir. Olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle işçinin sigortalı olması gerekir.
Sigortalının;
- İşyerinde bulunduğu sırada,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
-Emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş geliş sırasında meydana gelen ve sigortalıyı bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay iş kazası olarak nitelendirilir.
Yukarıdaki maddeye dayanarak trafik kazası da iş kazası sayılır. İşveren sigortalıya araç tahsis etmişse, sigortalının bu araçla işe gidiş geliş sırasında yaptığı trafik kazası iş kazası sayılır. Fakat sigortalı kendi arabasıyla işe gelip gidiyorsa bu gidiş geliş esnasında yaşanan kaza iş kazası olarak nitelendirilmez.
SGK2016 yılında yayımladığı bir genelge ile işyerinde geçirilen kalp krizi de iş kazası sayılmıştır. Kalp krizi ile birlikte sigortalının süreğen hastalıklar nedeniyle iş yerindeki ölümü de iş kazası olarak nitelendirilmiştir.
Kaza geçiren işçi öncelikli olarak hastane belgelerinin düzenlenmesi bakımından dikkatli olmalı ve bu belgelerin iş kazası şeklinde düzenlenip düzenlenmediğini kontrol etmelidir. İşveren kazayı SGK’ ya bildirmediyse kuruma verilecek dilekçeyle bildirim yapılmalıdır.
İş kazası geçiren İşçi öncelikle geçici iş göremezlik gelirinden faydalanır. İş göremezlik oranının %10’dan fazla olması halinde işçiye SÜREKLİ İŞGÖREMEZLİK maaşı bağlanır. Malulen emekli olabilmesi için;
· İş göremezlik oranı % 40’dan fazla ise: 20 yıl sigortalılık süresi ve 4400 gün prim
İşçinin vefat etmesi halinde geride kalan hak sahibi yakınlarına ölüm aylığı bağlanır. Buna ilaveten cenaze masrafları ve tedavi giderleri de karşılanır.
İşyerinde geçirilen kaza sonucu sigortalının bedenen zarara uğraması gerekmez. Sigortalının ruhen uğradığı zarar da iş kazası olarak değerlendirilir.
Kaza geçiren sigortalı işçinin maddi ve manevi tazminat hakkı bulunmaktadır. Maddi tazminatın kapsamına tedavi masrafları, kazanç kaybı, iş gücü kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı zararlar girmektedir. Ölüm halinde ise işçinin geride kalan hak sahibi yakınları destekten yoksun kalma tazminatı almaktadır. Manevi tazminat işçinin kaza ve tedavi sürecinde yaşamış olduğu elem ve ızdıraptan dolayı istenebilir. İşçinin hak sahibi yakınları da manevi tazminat talebinde bulunabilir.
İş kazası zaman aşımı süresi kazanın gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıldır. Ancak kazanın aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde, Ceza Kanun’ unda öngörülen daha uzun zamanaşımı süreleri uygulanmaktadır.
İşçi ve işveren arasında iş sözleşmesine dayalı olarak kurulan iş ilişkisi karşılıklı sorumluluk ve borçları doğurmaktadır. İşçi işverene karşı sadakat borcunu yerine getirirken, işveren de işçiyi koruma ve gözetme borcunu yerine getirmekle yükümlüdür
Borçlar Kanunu’nun 417. Maddesine göre “işveren, işletme tehlikelerine karşı gereken önlemleri almak ve işçilere sağlığa uygun çalışma yeri sağlamak zorundadır”.6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda ise işverenin genel yükümlülüğü altında işverenlerin işçileri koruma ve gözetme borcu kapsamında düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre (İSGK m.4);
•İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
•Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
•İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
•Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
•Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
•Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
İşverenlerin ve işçilerin yasa dayanakları ve iş sözleşmesinin borcu olarak ortaya çıkacak sorumlulukları yerine getirmemesi ve ihlal etmesi durumunda hukuki sonuçların ortaya çıkması ve yaptırımlarının olması kaçınılmazdır.
İş kazası olduğunda İşveren kolluk kuvvetlerine derhal ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na da en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde iş kazasını bildirmesi zorunludur. Ancak, bu süre iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
İş kazasında işverenin hukuki sorumluluğunda Yargıtay geçmişte verdiği kararlarında önce kusur sorumluluğunu benimsemişti daha sonra işverenin sorumluluğunun kaynağının haksız fiil hükümleri olduğunu belirtti ve kusurda akdi sorumluluk ilkesini kabul etmişti. Son kararlarında akdi sorumluluğunda yetersiz olduğu belirtilerek sorumluluk kaynağının tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluk olduğunu belirtmiştir. Yargıtay’ın, işverenin sorumluluğunu kusursuz sorumluluk olarak değerlendirdiği kararlarında çıkar ilkesi, hakkaniyet ilkesi ve tehlike ilkesi gibi ilkelere değinmiştir. Çıkar ilkesi; isçinin emeği ile icra edilen işin menfaatlerinden öncelikle işverenin yararlanacağı, bu nedenle zararlara da büyük ölçüde onun katlanması gerektiği anlayışına dayanır. Hakkaniyet ilkesi; işverenin, kazaya uğrayan işçinin iş kazasından duyduğu elem ve ıstırabın bir bölümüne katılması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır.
İş kazası değerlendirilirken iş kazasının oluşumunda işverenin hiç bir kusuru bulunmasa da Yargıtay kararlarına göre hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde işçininzararına katılması gerekmektedir.
Asile Betül Yayla Hukuk Bürosu © Copyright 2019 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir
DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]