DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]
Türk Ceza Hukuku’ nda ilgilinin rızası bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla suç teşkil eden ve tipikliğe de uyan fiil karşısında geçerli bir rızanın mevcudiyeti, fiili tüm hukuk dalları yönünden hukuka uygun hale getirir. Kişinin kendisine karşı gerçekleştirilen ve suç niteliğinde olan fiile razı olması, kanundaki şartları taşımak şartıyla, işlenen fiilin hukuka aykırılığını bertaraf eder. Bu yönüyle TCK’nın 26/2 maddesinde düzenlenen ilgilinin rızası hükmü genel bir hukuka uygunluk nedenidir.
“Cinsel ilişkide rıza” kavramı, toplumda ve hukukta son dönemde sıkça tartışılmaktadır. Rıza’ nın bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilebilmesi için öncelikle ilgilinin mutlak tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin rıza beyanında bulunması gerekir. Kişinin cinsel dokunulmazlığı mutlak tasarruf edilebilir haktır. Rıza fiilden önce yahut fiille eş zamanlı olarak alınmalı ve fiil süresince devam etmelidir. Fiil gerçekleştikten sonra gösterilen rıza fiili hukuka uygun hale getirmez.
İspanya Meclisi geçtiğimiz günlerde “Cinsel Rıza Yasası” nı çıkarmıştır. “Only Yes Means Yes” olarak da bilinen kanun değişikliği ile ancak açık ve net şekilde belirtilen durumda rızanın bahsedileceğine vurgu yapılmıştır. Rıza tüm dünyada da görüldüğü üzere kural olarak, cinsel ilişki sırasında açık ve net bir şekilde ortaya koyulmalıdır. Mağdurun rızasının varlığını hukuken geçerli kabul edebilmek için, rızanın bilinçli olması, açık ve somut bir şekilde ifade edilmesi zorunludur.
Pasifliğin veya sessizliğin, cinsel davranışa rıza gösterildiği anlamına gelmeyeceği veya bu yönde davranışlara karşı koymamanın, bir kimsenin rızası hilafına hareket etmenin mazereti olamayacağı belirtilmiştir. Sessiz kalma, mukavemet göstermeme gibi zımni kabul sayılabilecek her durumda rızanın varlığından bahsedilemeyebileceği, bu sebeple rızanın zımni değil, açıkça belirtilmesi gerektiği savunulmaktadır. Sessizliğin kabul anlamına gelmeyeceği tartışmasızdır. Mağdurun sessiz kalması veya faile engel olmaması tek başına rıza açıklaması olarak değerlendirilemez. Failin cinsel davranışları, mağdurun iradesinin fark edilebilir olmadığı durumlarda da cezalandırılmalıdır. Mağdurun cinsel davranışlara karşı direnç gösterme iradesini açıklamasını veya şekillendirmesini engelleyen durumlar içinde bulunması gibi bir durumda söz konusu olabilir.
Rıza mağdur açısından ayrıntılı olarak değerlendirilmelidir. Mağdurun ayırt etme gücüne sahip olması, rıza gösterdiği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönetebilme yeteneğine haiz olması, rıza beyan ettiği esnada iradeyi etkileyen başkaca bir etkenin var olmaması gerekir. Mağdurun içinde bulunduğu durum önemlidir. Cinsel davranışlara karşı iradesini açıklamasına engel bir durum da olabilir. Fail mağdurun iradesini önemli ölçüde sınırlandırmış olabilir. Akıl hastalığı, sağır-dilsizlik, yaş küçüklüğü ya da iradeyi etkileyen başkaca bir sebebin cebir, şiddet, tehdit mevcudiyeti halinde ilgili, rızasının olduğunu açıklasa dahi bu geçerli bir rıza beyanı olarak kabul edilmez. Her olay somut delillere göre değerlendirilmesi gerekir.
Cinsel suçlar genellikle gizli bir alanda yaşandığından bu suçlara tanıklık eden pek kimse olmaz. Bu yüzden en önemli ispat aracı sanık ve mağdurun ifadeleridir. Mağdur ve sanık, olayı bizzat yaşadıkları için bu kişilerin ifadeleri davanın gidişatı için çok önemlidir.
Sanık ifadelerinde “mağdurunda rızası vardı” savunmasına çok sık rastlarız. Bu durumun sebebi, mağdurun geçerli bir rızası mevcutsa o fiilin suç kapsamından çıkabilecek olması ihtimalidir. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bakımından ilgilinin rızasının mevcut olup olmadığı önem kazanmaktadır. İlgilinin rızası mevcut ise sakatlanmamış muhakeme yeteneği ve isteme iradesi ile bu rızanın verildiği anlaşılır olmalıdır. Kişinin rızası olsa bile bunun hangi fiile yönelik olduğunun tespit edilmesi önemlidir. Bir kişinin rızası sadece öpmek, dokunmak fiillerine yönelikse sırf bunlara rıza göstermesi cinsel ilişkiye de razı olduğu anlamına gelmez. Kişinin öpmeye, dokunmaya rıza göstermesi cinsel ilişkiye de peşinen rızası olduğu şeklinde yorumlanamaz.
Görüldüğü gibi Rıza oldukça önemli bir konudur. Türk Ceza Kanunu’ nda evlilik birliği içindeki cinsel saldırılara yönelik de özel bir düzenleme bulunmaktadır. Evlilik birliğinde eşlerin birbirlerine karşı cinsel sadakat yükümlülükleri bulunmaktadır. Ancak nikah işlemi, eşler arasındaki cinsel ilişkiye yönelik peşinen bir rıza anlamına gelmemektedir. Bu yüzden evlilik içerisinde yaşanan rızasız cinsel ilişki fiili de cinsel saldırı suçunu oluşturacaktır. Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde evlilik birliği içinde de cinsel saldırı suçunun meydana gelebileceği şöyle anlatılmıştır:
“Evlilik birliği içinde bile, cinsel arzuların tatminine yönelik talepler açısından tıbbi ve hukukî sınırların olduğu muhakkaktır. Bu sınırların ihlâli suretiyle eş üzerinde gerçekleştirilen ve cinsel saldırı suçunun nitelikli hâlini oluşturan davranışlar, ceza yaptırımını gerekli kılmaktadır.” Ancak evlilik içi cinsel saldırı suçunun soruşturması şikayete bağlıdır.
Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda “Rıza”, olay esnasında Rızanın olup olmadığı somut olaya göre tereddüte yer bırakmayacak şekilde açık ve belirgin olmalıdır. Rızanın mevcudiyetinin tespiti çok hassas olduğundan her somut olayın kendi şartlarına göre değerlendirilmesi gerekir.
Asile Betül Yayla Hukuk Bürosu © Copyright 2019 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir
DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]