DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]
Anayasa Mahkemesi, haczedilen aile konutunun maliki (ve borçlu) olmayan eşin de, İİK 82 kapsamında borçlunun haline münasip evin haczedilemeyeceğini ileri sürebilmesi gerektiğine, İİK 82’ de bu hakkın sadece borçluya verilmiş olmasının buna engel teşkil etmediğine, aksi yöndeki yargı uygulamalarının aile hayatına saygı hakkının ihlali anlamına geldiğine hükmetti.
Anayasa Mahkemesi 2016/10454 Başvuru Numarası 12/12/2019 karar tarihinde eşlerden birinin borcundan dolayı aile konutunun haczedilemeyeceğine ilişkin olarak diğer eşin yaptığı itirazı değerlendirerek,aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı kabul etti.
“ 2004 sayılı Kanunun 82. Maddesinin birinci fıkrasının(12) numaralı bendinde öngörülen borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceği kuralıyla borçlunun kullanımında olan evin haczedilmesinin barınma hakkı üzerindeki etkisi ile alacaklının mülkiyet hakkı arasında bir dengelenme yapıldığı,
sonuç olarak da borçlunun sosyal ve ekonomik durumuna uygun olduğu tespit edilen mesken ile ilgili bir koruma sağlanarak barınma hakkına üstünlük tanıdığı anlaşılmaktadır.
Kanun koyucu anılan dengelemede borçlunun barınma hakkına üstünlük tanırken barınmanın bireyin en temel ihtiyaçlarından biri olduğunu gözetmiş ve barınma imkanından yoksun kalmanın borçlunun maddi ve manevi varlığı üzerinde oluşturacağı ciddi etkiyi dikkate almıştır.
Öte yandan 4721 sayılı Kanunun 194. Maddesinde yer alan aile konutuna ilişkin düzenlemelerin aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin bir görünümü olduğu açıktır.
2004 sayılı kanunun 82. Maddesinde öngörülen haciz yasağının temel gayesi borçlunun haline münasip evinin haczedilmesini önlemek suretiyle borçlunun barınma hakkını korumak ise de
hacze konu meskenin aynı zamanda “aile konutu”niteliğinde olması halinde borçlu ile alacaklının farklı menfaatlerinin dengelenmesinde artık Anayasa’ nın 20. Ve 41. Maddelerinde öngörülen aile hayatına saygı hakkına yönelik güvenceler de devreye girmektedir.
Bu durumda hacze konu evin borçlunun haline münasip olup olmadığı değerlendirilirken bunun aynı zamanda bir aile konutu olduğu hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Borçlunun haline münasip evinin haczedilmesi ve icra yoluyla satılması durumunda, o evde kalan bireylerin de mağdur olacağı ve anılan haciz ile icra yoluyla satış işlemlerinden doğrudan etkilenecekleri aşikardır.
Şu halde haczedilen evin aile konutu olduğu hallerde haline münasip ev kavramı sadece borçlunun değil borçlunun ve ailesinin ekonomik durumuna uygun olan konut biçiminde anlaşılmalıdır.
“Üzerinde aile konutu şerhi bulunan taşınmazın icradan satılması halinde, borçlu ile evli olan eş, ihalenin feshini talep edebilir.” Denilmiştir.
Kararda Borçlunun barınma hakkına üstünlük tanınırken, barınmanın bireyin en temel ihtiyaçlarından biri olduğunu gözetmiş ve barınma imkanından yoksun kalmanın borçlunun maddi ve manevi varlığı üzerinde oluşturacağı ciddi etkiyi dikkate alınmıştır.
Asile Betül Yayla Hukuk Bürosu © Copyright 2019 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir
DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]