DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]
Bir kişinin gayrimenkulüne (arsa, arazi, bina, konut veya iş yeri gibi…) yetkili olmayan kişiler tarafından hukuka aykırı şekilde yapılan müdahalenin sona erdirilmesi için El Atmanın Önlenmesi(Müdahalenin Men’i)Davası açılabilir. Davada ek olarak ecrimisil (haksız işgal tazminatı) talebinde de bulunulabilir.
TMK madde 683’ e göre:
“Bir şeye malik olan kimse,hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma,yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.”
Bu davanın açılabilmesi için Mülkiyet Hakkına sahip olmak gerekir. Mülkiyetin sağladığı en önemli üç unsur olan, kullanma, yararlanma ve tasarruf yetkileri madde de belirtilmiştir. Malik ve Malikin Mirasçıları da bu davayı açabilir. Madde de mülkiyet hakkından kaynaklanan davalara yer verilerek, mülkiyet hakkının yaptırımı olarak istihkak davası ve her türlü haksız ihlale karşı el atmanın önlenmesi davası açılabileceği belirtilmiştir.
El atmanın önlenmesi davasının Davacısı: Mülkiyet hakkına sahip olan Malik ya da Mirasçılarıdır.
El atmanın önlenmesi davasının Davalısı: Mülkiyet hakkına saldırıda bulunan gerçek ya da tüzel kişidir.
HMK m.12’ye göre,taşınmazın aynından doğan davalarda yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
“1/1000 Ölçekli imar planında Park alanı olarak belirlenen ve 5 yıllık süresi içinde kamulaştırılmayan,inşaata da izin verilmeyen tamamı kullanılamaz hale gelen taşınmazın, el atılan kısmının bedelinin tahsiline karar verilmesi doğrudur.”(Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2012/ 3866 Esas 2012/ 9673 Karar İçtihat)
Malikin taşınmaz üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde üçüncü kişilere karşı korunmuş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu' nun 683. maddesinde malike, hukuka aykırı olarak müdahalenin önlenmesini isteme hakkı tanınmıştır. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.
Ancak, bundan da öte; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, her türlü izahtan varestedir.
Bu itibarla, kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu,İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının kabulüyle, davalı İdarenin kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda sorumlu bulunduğuna ilişkin direnme kararı yerindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı Esas No: 2010/5-662 Karar No: 2010/651 İçtihat)
Asile Betül Yayla Hukuk Bürosu © Copyright 2019 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir
DEVAMINI OKU[Kod-Blog-Icerik]